part ...

kısım, bileşen, öğe.
parts of a sentence: tümcenin öğeleri. Noun
parça.
spare parts. a radio has many parts. Noun
(a) bölüm, fasıl, (b) cüz, fasikül. Noun
uzuv, organ. Noun
bütünü oluşturan eşit kısımlardan herbiri, ölçü, kısım.
Use 2 parts sugar to one part cocoa.
the
greater part: çoğunluk, ekseriyet, büyük kısım.
the outer part: dış kısımlar.
the privy parts: edep yerleri.
Noun
pay, hisse.
part owner: hissedar.
Everyone must do his part. Noun

parts: (a) bölge, semt, mahalle, ülke, memleket.
foreign parts: dış ülkeler, yabancı memleketler.
(b) yön, cihet, taraf, yan.
take something in good part: bir şeyi iyi karşılamak/telâkki etmek, gücenmemek.
I hope you will take this unpleasant advice from me in good part: Umarım ki bu nahoş nasihatime gücenmezsin.
take something in bad part: bir şeyi kötü karşılamak/telâkki etmek, gücenmek, darılmak. (c) üstün nitelik, meziyet.
a man of parts: maharetli/hünerli/usta/değerli meziyet sahibi bir kişi.
He looks the part: Tam işinin adamı görünüyor.
Noun
parti, grup, taraf. Noun
saçların ayrıldığı yer. Noun
bileşen, (yedek) parça. Noun
(a) ses, insan veya çalgı sesi, (b) bir çalgıcının çalacağı kısım, pasaj.
a violin part. (c) fasıl,
bölüm, kısım, bir kompozisyonun bölümlerinden herbiri.
Noun, Music
ilgi, menfaat, çıkar, pay, katkı, katılma, iştirak, dahl.
Leave him alone, he has no part in this. Noun
görev. Noun
rol.
play a part: rol oynamak.
play the part of: … süsü vermek. Noun
(kısımlara) ayır(ıl)mak, böl(ün)mek, parçala(n)mak, taksim etmek/olmak. Verb
(saçı ortadan) ayırmak. Verb
bozuşmak, dostluğa/arkadaşlığa son vermek, ayrılıp gitmek, ilişkisini kesmek.
part company with someone:
birisinden ayrılmak.
The best of friends must part: En iyi arkadaşlar bile bir gün ayrılırlar/hiçbir şey ebedî değildir
Verb
bölüş(tür)mek, paylaş(tır)mak, hisselere ayırmak. Verb
ayrı koymak, birbirinden ayırmak. Verb
(gümüşü altından) ayırmak, tasfiye etmek. Verb, Metallurgy
leave. Verb
(halat, kablo vb.) kopmak, parçalanmak. Verb, Maritime Traffic
uzaklaşmak, terketmek, ayrılıp gitmek.
Let us part friends: Dost olarak ayrılalım/Dost kalalım. Verb
ölmek. Verb
kısmen, bir dereceye kadar. Adverb
kısım Noun, Law
participle.
particular.
  1. Parthian